Sabahettin Sezair, 1948 yılında Makedonya'nın Pralenik köyünde dünyaya gelmiş ve hayatı boyunca birçok farklı rolü ustaca üstlenmiş hocamızdır. Hem bir şair, hem bir öğretmen, hem bir ebeveyn, hem de gerçek bir dost olarak tanınan Sabahettin Hoca sadece edebiyat dünyasında değil, aynı zamanda hayatın her alanında derin izler bırakmıştır. Filoloji Fakültesi mezunu olduktan sonra öğretmenlik kariyerinde, öğrencilerine sadece bilgi aktarımını değil, aynı zamanda hayata dair değerleri de öğreten bir rehber olmuştur. Onun şiirlerinde ve yazılarında, toplumsal sorumluluk, insan hakları, dilin gücü ve kültürel mirasa sahip çıkma gibi önemli temalar işlenir. Türkçeyi ve Türk edebiyatını yaşatmaya olan sarsılmaz inancı, onu bir öğretmen olarak da büyük bir saygınlık kazanmasına yol açmıştır. Eserleriyle, çevresine ilham vermiş, öğrencilerine ve arkadaşlarına hayat boyu dostluk, sorumluluk ve sevgi anlayışını aşılamıştır. Yeni Balkan gazetesi ise kendi Kocacık köyüne gidip, keyifli bir sohbet etme fırsatını bulmuştur.
“Körolası Moda” adlı eserinizi yazarken ilham aldığınız en önemli kaynak ya da deneyim nedir? Şiir ve yazılarınızda genellikle toplumsal bir mesaj vermeyi amaçlıyor musunuz? Hangi konulara özellikle odaklanıyorsunuz?
Sorularınıza yanıt vermemden önce, benimle bu söyleşiyi yapmanızı uygun bulduğunuza Sizlere ve çalışmış olduğunuz kuruma – “Yeni Balkan” gazetesine teşekkürlerimi sunmak isterim.
Yalnız ilk kitabım için değil de, her üç kitabımda yer alan şiirlerime esin kaynağım yaşadığım yerdir. Bilirsiniz, bazı yazarlar, esin almak için dağlara çıkıp zamanlarını orada geçirmişlerdir. Oysa benim yaşamım köyde sürmektedir.
Toplumsal mesaj vermeyi amaçlamamış olsam, yazıyla hiç uğraşmayacak, yazılarımı da taşlama – yergi - hiciv olarak yazmayacaktım.
Odaklandığım konulara gelince, aşırıcılık-abartılık-vurdumduymazlık-açgözlülük, güvensizlik gibileridir. Arada sevgi de var ha!
Öğretmenlik kariyerinizde, öğrencilerinizin edebiyatla bağ kurmalarını sağlamak için izlediğiniz özel bir yöntem var mıydı? Bugün Türk edebiyatında ve eğitim sisteminde görmek istediğiniz en önemli değişiklik nedir?
Öğretmenlik kariyerim hem komünizm hem de demokrasi dönemlerinde geçti. Bu dönemleri ancak yaşayan bilir. Komünizm döneminde, dava güden bir öğretmen, ister istemez özel yöntemler uygulamalıdır: “Ne şiş yansın ne kebap” yöntemi olmasa ne dava amacın kalır, ne yaşamın!
Bugün, araya para hırsı girdiğinden dolayı olacak ki, istatistik verilere dayanarak, edebiyat alanı (Türk Edebiyatı için de geçerli) düşüştedir.
Eğitim sistemine gelince, her gelen yeni Eğitim Bakanı reformlara gider. Reformlar da Batı reformları. Oysa yurdumuzun koşulları başkadır-farklıdır. Bizim koşullarımıza, gerçeklerimize göre reform yapılmalı, düzen kurulmalıdır. Öğretmenlerimizden istenilen Batı çalışması, kazançları ise “Kayıp kıta”. Öğretmenlerimize saygı olmadıkça geleceği pek parlak görmem. Bu dönemde saygının da nasıl kazanılabileceği “Görünen köy kılavuz istemez” örneği.
Kocacik ağzındaki kelimeler ve dil özellikleri, edebiyatınıza nasıl etki etti? Bu yerel dilin Türk edebiyatı için ne gibi katkılar sunduğunu düşünüyorsunuz?
Yaratıcılığımda, Kocacik ağzındaki sözcükler ve dil özellikleri etkisinin büyük payı vardır. Yöremiz “Küçük Anadolu” gibidir. Küçük çocuklarımız Türkçe’den başka dil bilmezler. Türkçe de arı, temiz bir Türkçe. Gerçi, son dönemler için aynısını söyleyemem. Gurbet büyük ölçüde payını sundu.
Bu yerel dilin Türk edebiyatı için katkılar sunduğunu, sunabileceğini de düşünmüyorum. “Büyük balık, küçük balığı yutar”mış!
Edebiyata katkınızın sürmesini beklemekte olduğumuzu bilmenizi istemem yanlış değildir umarım?
Dördüncü kitabım hazır. Yayınlandığında ilk Sizinle ve okuyucularınız ile paylaşacağımdan şüpheniz olmasın.
Sabahettin Sezair, öğretmenlik kariyerine başlamadan önce, birçok farklı yerde görev yapma fırsatına sahipti. Ancak o, bütün bu seçeneklere rağmen, kalbinde köklerinin bulunduğu ve memleketinin insanlarına en faydalı olacağına inandığı Kocacık’ı tercih etmişti. Fakülte mezunu olmasına rağmen, büyük şehirlerin, prestijli okullarının ve farklı görevlerin cazibesine kapılmadan, kendi memleketini seçti. Bu karar, sadece bir öğretmen olarak değil, aynı zamanda bir insan olarak ne kadar derin bir sorumluluk anlayışına sahip olduğunu gösterir.
Fehmi Skender