İnsan hayatının en değerli varlığı olan sağlığı korumak ve iyileştirmek için fedakârlık gerektiren bir görev olan doktorluk mesleği, bir meslek olmanın yanında aynı zamanda bir hizmettir çünkü bu mesleği seçenler, insanlığa büyük katkı sağlamaktadır.
Doktor olmak için ne kadar uzun ve zor bir yoldan geçilse de, bu mesleği gerçekten benimseyen, seven gençlerimiz, gösterdikleri azim ve kararlılıkla tüm zorlukların üstesinden gelmeyi başarabilmekteler.
Genç doktor Bayri Kanli, bu mesleğe karşı olan ilgi ve sevgisi sayesinde, tüm zorlukları aşarak başarılı bir şekilde Tıp Fakültesinde eğitimini tamamlayarak, doktor oldu.
Kısa bir zaman önce eğitimini tamamlayan Dr. Bayri Kanli ile eğitimi ve doktorluk mesleği üzerine konuşma fırsatı yakaladık.
Okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Öncelikle bu röportajla şahsımı tanıtma imkanı verdiğiniz için medya kurumunuza teşekkürü bir boç bilirim. Ben Bayri Kanli, 10 Ocak 2000 tarihinde Manastır şehrinde doğdum. İlk ve orta okulumu Resne şehrinde “Mite Bogoevski” İlköğretim okulunda tamamladım, akabindе 2014 yılının Eylül ayında Resne “Tsar Samoil” Belediye Lisesine kaydımı yaptırdım ve böylece 4 yıl sürecek lise serüvenim de başlamış oldu. Lise yıllarımda yavaş yavaş olgunlaşmaya başlamamla beraber ileride yükseköğretimde hangi bölüme devam edeceğime dair somut fikirlerim de oluşmaya başladı. Küçük yaşlarımdan itibaren teknik ve doğa bilimlerine karşı yatkınlığım ve tutkum vardı, bu tutku kafamda değişik soruları doğurmaya başladı, örneğin insan nedir? İnsan vücudundaki organlar ve sistemler nasıl çalışır? Hastalıklar nasıl ve niçin meydana gelir gibi sorular hep daha fazla ilgi odağımda olur hale geldi. Bunun neticesinde lise 3. sınıfta iken yüksekokul tahsilimi tıp bölümünde devam ettireceğime dair kesin kanaat getirdim ve öyle oldu. 2018 yılında liseden mezun oldum ve aynı yılın Ekim ayında Üsküp “Aziz Kiril ve Metodi” Üniversitesi, Tıp Fakültesi Bölümüne başladım.
Doktorluk mesleğini seçmenizdeki etken neydi? Neden bu mesleği tercih ettiniz?
Bu sorunuzu cevaplamayı düşünmeye başladığımda tekrar farkettim ki hekim olma ve bu kutsal mesleği seçmemdeki etken ve faktörlerin birçok yönü var, bunlardan en önemlilerinden biri merak etmek. İnsan organizmasının nasıl çalıştığıyla ilgili gerçekten küçük yaşlarımdan itibaren çok kafa yormaya başlamıştım. Küçük yaşlarda kurban bayramlarında, kurban kesimlerinden sonra ailemizde organlar hep bana verilirdi. Kalp, böbrek, karaciğer ve beyin gibi organları yakından incelemekten büyük keyif alıyordum. Dışardan et parçası gibi görünen organların nasıl bir insanı ve canlıyı ayakta tuttuğu düşüncesi benim için hep bir merak konusu olmuştu. Diğer önemli bir neden de bu mesleğin kutsallığı ve amacı, düşünün ki bir insanın kalbine, yüreğine dokunabiliyorsunuz, onun iyleşmesine vesile olabiliyorsunuz, işte tam da bunun verdiği şahsi memnuniyeti başka mesleklerde şahsen bulmakta zorlandım.
Eğitim sürecinizi biraz anlatır mısınız? Ne gibi zorlukla karşılaştınız?
Tıp eğitimi gerçekten zor ve meşakkatli bir eğitim, bunu romantikleştirmeye hiç gerek yok. Sonuçta insan sağlığı gibi önemli bir alanla ilgileniyorsunuz, tabii ki bunun getirmiş olduğu sorumluluk da görevinin kutsallığı kadar büyük fakat gerçekten bu mesleği layığıyla yapmak isterseniz ve bu yolda büyük tutku ve merakla yürümeyi amaçlarsanız bunlar sizin yolunuzu aydınlatacak ve kolaylaştıracaktır. Tıp fakültesinin sistemi diğer fakültelerinkinden biraz farklı. Tıp fakültesinde vize sınavlarının geçilmesi mecburidir örneğin, vizeler, final sınavları ön şartıdır. Ders sayıları diğer fakültelere göre bayağı fazladır. Tıp eğitimi 6 sene sürmektedir (12 sömestır). İlk 3 dönemi temel tıp bölümleri dediğimiz derslerin yoğunluğuyla geçer. Bu dersler Anatomi, Histoloji-Embriyoloji, Fizyoloji ve Biyokimya gibi fizyolojik veya normal insan vücudunun morfolojisini ve nasıl çalıştığını öğrendiğimiz dersler. İlk 3 dönem fakültelerdeki en zor dönemdir. Bu dönemde derslerin hem teorik hem pratik yükleri fazladır. En zorlandığım dönem genel olarak tüm meslektaşlarımız gibi ilk 3 senelik bu dönemdi. Dördüncü döneme başladığımda artık daha çok klinik tıp bölümleri ve dersleri ile tanıştık. Bu dersler hastalarla ilk temasa geldiğimiz Dahiliye, Dermatoveneroloji, Nöroloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Cerrahi, Pediyatri ve Kadın Hastalıkları-Doğum gibi bölümlerin oluşturduğu derslerdi. Son 3 dönem tekrar hem teorik ve pratik bakımdan yoğun olduğu bir dönemdi fakat ortama adaptasyonun ve önceki bilgi birikimimizin meşalesi bu dönemleri daha kolay ve keyifli bir şekilde geçirmemi sağladı.
Genç bir doktor olmak ve bu bölümden mezun olmak nasıl bir duygu? Duygularınızı bizimle paylaşır mısınız?
Genç bir hekim olmanın yarattığı duygu gerçekten tarifi kelimelerle ifade edilebilecek birşey olmanın çok uzağında. Bunca emek ve uzun yıllar süren zor tahsil hayatımın neticesinde verdiğim emeğin karşılığını aldığımı görmek gerçekten çok keyif verici. Tabii ki tıp eğitimi, öğrenmenin ve kendimizi geliştirmenin sürekliliğinin gerektiren bir branş ve bundan sonraki hayatımızda her zaman yeni şeylere ve kendimizi geliştirmeye açık olmamızı gerektiren bir bölüm. Bu mezuniyet sadece resmi bir durum, ben kendimi ömür boyu “öğrenci” olarak ifade etmeyi seviyorum çünkü ancak böyle her daim hızla gelişen dünyaya ve tıp bilimine kendimizi adapte edebiliriz.
Bundan sonraki hedefleriniz arasında neler var? Uzmanlık yapmayı düşünüyor musunuz?
Tabii ki hedeflerim var. Öncelikle kısa bir süre genel tıp doktoru olarak hizmet vererek hem kendimi geliştirmeyi amaçlıyorum hem de örnek (birincil) sağlık hizmeti vererek hastalarımıza yardımcı olmayı düşünüyorum. Şu an aynı zamanda Üsküp Cvetan Dimov Lisesinde, Hemşirelik bölümünde hocalık yapıyorum. Bilgi ve deneyimlerimi genç meslektaşlarıma ve ilerideki hekim adaylarımıza aktarmak benim için büyük gurur ve keyif veren bir şey. Öğrendiğimiz ve bildiğimiz şeyleri paylaşmanın kutsal ve önemli olduğunu düşünüyorum. Uzmanlık konusuna değinecek olursak, tabii ki her genç meslektaşlarımız gibi ben de uzmanlık yapmayı düşünüyorum. Uzmanlık eğtimimi Cerrahi bölümlerinden birinde yapmayı hedefliyorum.
Doktor olmak isteyen gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Kısa ve öz birkaç tavsiye verebilirim. Bu bölüme kayıtlarını gerçekten kendileri isteyerek yaptırsınlar! Başkalarının isteği veya yönlendirmesiyle değil. Tıp zor ve meşakkat isteyen bir süreç, bu yüzden sürekli okusunlar, yeni şeyler öğrenmeye açık olsunlar ve hedefledikleri yoldan ve amaçtan hiçbir koşulda vazgeçmesinler!
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Bütün okurlarımızı ve gelecekteki meslektaşlarımı saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Gelecekteki meslektaşlarıma tekrar bir hususu hatırlatmak istiyorum, başarının sırrını kendilerinde arasınlar. Öncelikle Tıp’a tutku ile bağlansınlar, çok çalışsınlar ve sürekli öğrenmeye açık olsunlar. Sözümü Ankara Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesinin kurucusu Prof. Dr İhsan Doğramacı’nın bir sözü ile tamamlamak istiyorum: “Daha ileriye, en iyiye”.