Müzik, sadece notalar ve melodilerden ibaret değildir; aynı zamanda bir sevda, bir emek ve bir fedakârlık meselesidir. Merkez Jupa Belediyesi'ne ait "Müstafa Kemal Atatürk" İlk Öğretim Okulu'nda eksik olan müzik öğretmeni ihtiyacını karşılamak amacıyla her hafta sonu Gostivar’dan Merkez Jupa’ya yolculuk eden Alpay Çako, bu fedakârlığın en güzel örneklerinden birini sergiliyor. Çocukların müzikle buluşmasını sağlamak, onlara saz çalmayı öğretmek ve sanatı sevdirmek için yolun uzunluğunu, zorluğunu hiç dert etmeyen Alpay Hoca'nın hikayesi, ilham verici olduğu kadar düşündürücü de.. Gazetemize bu sefer hem okul müdürü Benazi Hanım hem de müzik öğretmeni Alpay Hoca mülakatta bulundu.
YB: Saz eğitimi nasıl bir proje, kısaca açıklar mısınız?
Benazi Şemoska: Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti, Üsküp Büyükelçiliği tarafından Yunus Emre Enstitüsü’nün, belediyemiz işbirliğiyle başlattığı "Saz Eğitimi Projesi" gençlerimize, Türk kültürünün eşsiz bir parçası olan sazı öğretmeyi amaçlamıştı. Proje, sazla ilgili olan öğrencilerimizin, geleneksel müziğimize olan ilgisini artırarak, kültürel mirasımızı yaşatmayı ve gelecek nesillere aktarmayı hedeflemişti. Bu önemli girişim, hem müzikle iç içe olmanın hem de geçmişten gelen değerleri günümüze taşımanın en güzel yollarından biri olarak dikkat çekiyor. Gençlerimizin saz çalmayı öğrenerek, bu değerli mirası geleceğe taşımaları için bir fırsat sunuluyor.
YB: Alpay hocamız ve öğrenciler, müdüre olarak sizden memnunlar ve projenin devamı için desteğinizi bekliyorlar. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Benazi Şemoska: Türkiye Büyükelçiliği, projenin devamı konusunda olumlu bir karar alır ve Yunus Emre Enstitüsü ile belediyemiz arasındaki işbirliği sürdürülürse, biz de elimizden gelen tüm desteği sunmaya gayret edeceğiz. Ayrıca, proje devam ettiği takdirde, yöremizin saz ustalarının da sürece dahil edilmesi, hem işbirliğinin güçlenmesi hem de projenin verimliliğinin artması açısından büyük fayda sağlayacaktır.
YB: Yeni Balkan Gazetesi olarak bu gün okulunuzu ziyaret ederek çalışmalarınızı yakından görme fırsatımız olmuştu. Gördüğümüz kadarıyla öğrenciler farklı eğitim dillerine sahipler, ancak saz çalmayı öğrenmek istiyorlar. Bunu nasıl açıklayabilirsiniz?
Benazi Şemoska: Bunun en önemli nedeni, eğitim veya konuşma dilimiz ne olursa olsun, bizlerin iç içe yaşayan bir toplum olmamızdır. Bu yörede, Türklük ve kültürel miras yalnızca bir grup insanı değil, herkesi etkilemiş durumdadır. Çoğunluğu, konuşma dili ne olursa olsun, Türklüğe ait her şeyi benimsemekte ve sevgiyle sahiplenmektedir.
YB: Bu başarılı çalışmaların arkasında yer alan T.C. Üsküp Büyükelçiliği ve Yunus Emre Enstitüsü’ne iletmek istediğiniz mesaj nedir?
Benazi Şemoska: Öncelikle, Sayın Büyükelçimizin ziyaretleri sırasında dile getirdiğimiz bu isteğimizi değerlendirip, özenle ele alarak böyle anlamlı bir projeyi hayata geçirdikleri için kendilerine müteşekkiriz. Ayrıca, Yunus Emre Enstitüsü yetkililerine de sağladıkları değerli işbirliği için teşekkürlerimizi sunarız. Projenin devamının, yöremizdeki saz ustalarını da dahil ederek sürdürüleceğine inanıyoruz. Bu yaklaşımın, özellikle sazla ilgilenen gençlerimiz ve çocuklarımız için büyük bir fayda sağlayacağına ve kültürel mirasımızı daha güçlü bir şekilde yaşatmaya devam edeceğimize inancımız tamdır.
Ülkemizdeki başarı hikayelerinin peşinden giden gazetemiz, hemev sahibi olan müdüremiz Benazi hem de, saz eğitmeni olarak görev yapan Alpay Çako ile de sohbet etme şansı buldu. Kendi çalışmalarından memnun olan hocamız, mülakata katıldı ve düşüncelerini bizimle paylaştı.
YB: Alpay hocam siz bir iki ay saz eğitimi için Gostivar’dan Merkez Jupa’ya geliyorsunuz. Kendinizi tanıtır mısınız?
Alpay Çako: Ben, Gostivar Mustafa Kemal Atatürk İlkokulu’nda müzik öğretmeni olarak görev yapıyorum. 42 yaşındayım ve bu mesleği tam 30 yıldır yapıyor diyebilirim. Saz, gitar ve piyano çalıyorum, müzik her zaman hayatımın bir parçası oldu. Müzik eğitimime Kalkandelen Müzik Lisesi’nde başladım ve ardından Üsküp Müzik Akademisi’nde eğitimimi sürdürdüm, toplamda 8 yıl süren bir eğitim süreciydi. Bu yıllar bana sadece müziği öğretmekle kalmadı, aynı zamanda sanatı ve müziğin insan ruhuna etkisini de derinlemesine anlamama yardımcı oldu. Şimdi ise öğrencilere bu birikimlerimi aktararak, onların da müziğe olan sevgilerini pekiştirmeyi ve yeteneklerini geliştirmeyi hedefliyorum.
YB: Çocukların müziğe olan ilgisini artırmak ve motivasyonlarını yüksek tutmak için hangi yöntemleri tercih ediyorsunuz?
Alpay Çako: Müziğe olan ilgi, aslında her yaşta mevcuttur; yeter ki birileri çocukların yanında olsun, onlara rehberlik etsin ve destek versin. İlk nota öğretildiğinde, çocuklar hemen bir sonraki notayı merak etmeye başlarlar. Bu merak, onları sürekli olarak yeni şeyler öğrenmeye ve ilerlemeye teşvik eder. Notaları birbirine bağladıkça bir melodinin ortaya çıkması, çocuğun kendi çaldığı melodiyi duyabilmesi, büyük bir motivasyon kaynağıdır. Bu süreç, öğrencinin başarısını somut bir şekilde hissetmesini sağlar ve onu daha fazla çalışmaya yönlendirir. Bir diğer motivasyon yöntemi ise hedef odaklı yaklaşımlar uygulamaktır. Eğlenceli ve aynı zamanda hedefe yönelik dersler, öğrencilerin ilgisini canlı tutmanın en etkili yollarından biridir. Küçük yarışmalar, ritim oyunları gibi aktiviteler, öğrencilerin derslere katılımını artırırken, seviyelerine uygun seçilen repertuarlar da önemli bir motivasyon kaynağıdır. Popüler şarkılar ve melodik açıdan keyif veren eserler, öğrencilerin ilgisini çeker ve müzikle bağlarını güçlendirir. Ayrıca, dersin sonunda en çok gelişen öğrenciye küçük ödüller vererek, onları daha fazla çabalamaya teşvik ediyorum. Örneğin, o hafta sazını evine götürme gibi basit ama anlamlı ödüller, öğrencinin çabalarını takdir etmenin ve motivasyonunu yüksek tutmanın güzel bir yoludur. Bu tür yöntemlerle, öğrencilerimizin müziğe olan ilgisini sürekli olarak yüksek tutmayı amaçlıyorum.
YB: Hafta sonları uzun yolculuklar yaparak ders vermek sizin için zorlayıcı olmuyor mu? Bu süreçte sizi en çok motive eden şey nedir?
Alpay Çako: Uzun yolculuklar yaparak kurs vermek aslında benim için bir zorluk değil; çünkü müzik, benim tutkum ve bu aşk beni her yere götürmeye değer kılıyor. Ayrıca, çok net bir hedefimiz vardı: Genç nesillere, Türk enstrümanımız olan bağlamayı tanıtmak ve onlara bağlama çalma sevgisini aşılamak. Bu hedefe doğru ilerlerken, o çocuklardaki heyecanı gördükçe, motivasyonum artıyor ve bu beni daha çok çalışmaya teşvik ediyor. Onların gözlerindeki o ışık, tüm yorgunluğu unutturuyor ve bana yeni bir enerji veriyor.
YB: Saz eğitimi verirken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir ve bu zorlukları aşmak için nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz?
Alpay Çako: Saz eğitimi verirken en çok karşılaştığım zorluk, öğrencilerin daha ikinci dersten şarkı çalmak istemeleri oluyor. Oysa bir enstrüman çalmak, adım adım, dikkatle ilerlemeyi gerektirir. İlk olarak temel becerileri kazanmak, ardından bu becerileri birleştirerek melodiler oluşturmak gerekir. Bu durumu aşmak için öncelikle öğrencilere sabırlı olmaları gerektiğini vurguladım. Ardından, çok kısa ve basit melodiler, genellikle iki veya üç notadan oluşan melodiler besteleyip çaldırdım. Bu melodiler, çocukların kulaklarına hoş gelmeye başladıkça, müziğe olan ilgileri arttı ve bu da onları daha fazla çabalamaya sevk etti. Bu şekilde, öğrencilerime müzikle doğru adımlarla ilerlemeyi öğreterek, motivasyonlarını yüksek tutmayı başardım.
YB: Bu iki aylık süreçte kaç kişilik bir saz grubu oluşturmayı başardınız?
Alpay Çako: En çok çalışan ve dersleri aksatmayan öğrenciler arasından 8 kişilik bir saz grubu oluşturduk. Bu grup, birlikte çaldıkça ve melodileri birlikte icra ettikçe daha da hevesleniyorlar. Birlikte müzik yapmak, onların motivasyonunu artırıyor ve aralarındaki bağları güçlendiriyor. Bu deneyim, hem kişisel gelişimlerine hem de grup olarak daha iyi bir seviyeye gelmelerine katkı sağlıyor.
YB: Bu saz grubunun amacı nedir ve gelecekte ne gibi hedeflere ulaşmayı planlıyorsunuz?
Alpay Çako: Eğer eğitimlerimize devam edersek, öğrencilerimiz okulun özel günlerinde sahneye çıkarak ve çeşitli festivallerde yer alarak okulumuzu başarıyla temsil edecekler. Bu deneyimler, hem öğrencilerin sahne tecrübesi kazanmalarına hem de özgüvenlerini geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Ayrıca, bu tür etkinliklerde yer almak, onların müziğe olan sevgilerini pekiştirecek ve okulumuza değerli bir kültürel katkı sağlayacaktır.
Müzik sadece bir sanat değil, aynı zamanda sevgiyi, bağlılığı ve kültürel mirasımızı yaşatan bir güçtür. Öğrencilerimiz, müzikle hem kendi içsel dünyalarını keşfederken hem de geleneklerimize olan bağlılıklarını pekiştiriyorlar. Bu süreç, sadece bir eğitim değil, aynı zamanda geleceğe aktarılacak değerli bir miras yaratma yolculuğudur. Müzik, sevgiyle buluştuğunda, her notada geçmişin izlerini, geleceğin umutlarını ve kültürümüzün derinliğini taşır.
Fehmi Skender