Bilser Demir - Eğitimci
Makedonya’da 20 yıl aşkın öğretmen olarak çalıştıktan sonra, şimdi Danimarka’da bir özel anaokulunda sorumlu pedagog olarak görev yapıyorum. Bu süreç, farklı eğitim yaklaşımlarını deneyimlememi sağladı ve çocukların öğrenme şekillerine dair bakış açımı genişletti.
Çalıştığım yuva, Montessori felsefesini benimseyen özel bir anaokulu. Montessori, çocukların kendi hızlarında, ilgi alanlarına göre keşfederek öğrenmelerini teşvik eden bir eğitim yaklaşımı. Bu yöntemde pedagog, bilgiyi aktaran kişi değil, çocuklara rehberlik eden bir kolaylaştırıcı rolünde. Çocuklar bağımsızca deneyerek, dokunarak ve keşfederek öğreniyorlar. Montessori eğitiminde çocuklar yaş gruplarına göre ayrılmak yerine birlikte öğrenirler. Burada 1 yaşından, 5 yaşına kadar olan çocuklar aynı ortamda bulunuyor. Büyükler küçüklerden sorumluluk almayı öğrenirken, küçükler de büyükleri gözlemleyerek birçok beceriyi daha doğal bir şekilde kazanıyor. Bazen bir yaşındaki bir bebek 4 yaşındaki bir çocuğun elini tutup yürürken, bazen de büyük bir çocuk sabırla küçüğüne yemek yemeyi öğretirken görüyorum. Bu, hem empati hem de özgüven geliştiren harika bir sistem.
Bir diğer dikkatimi çeken şey, burada çocukların öğretmenlerine ‘öğretmenim’ dememesi. Bizim ülkede ve tabi birçok ülkelerde öğretmene bir saygı ifadesi olarak hitap ederken, burada herkes birbirine adıyla sesleniyor. Düşünsenize, minicik bir çocuk size "öğretmenim" yerine direkt adınızla sesleniyor! İlk başta bu çok değişik gelmişti ama zamanla anladım ki, bu onların birey olarak görülmesinin bir parçası. Burada çocuklara, “Sen de önemli bir bireysin” mesajı çok küçük yaştan veriliyor.
Doğa, Bizim Sınıfımız!
Tabii Danimarka’da eğitim dendiğinde, doğayla iç içe olmak vazgeçilmez bir konu. Yağmur, çamur, kar fark etmez, her gün dışarı çıkıyoruz. Hatta bebekler bile dışarıda uyuyor! Evet, yanlış duymadınız. Burada bebekler, soğuk havada, sıkıca giydirilmiş halde bebek arabalarında açık havada uyutuluyor. Her yeni gelen bunu ilk gördüğünde “Bu bebek arabaları dışarıda niye duruyor?” diye düşünüyorlar, bunu hep duydum! Ama bu tamamen bilinçli bir tercih. Buradaki ebeveynler ve pedagoglar bunun bebeklerin sağlığına çok iyi geldiğini biliyor. Hatta yapılan araştırmalar, açık havada uyuyan bebeklerin daha sağlam bir bağışıklık geliştirdiğini gösteriyor.
Ama tabii ki bunun için özel kıyafetler şart! Danimarka'da çocukların soğukta üşümemesi için her şey düşünülmüş. Kış gelince, çocuklar adeta bir astronot gibi "flyverdragt" adı verilen tek parça tulumlarını giyiyorlar. Yağmurluk, su geçirmez çizmeler ve termal içlikler zaten standart. Kısacası buradaki çocuklar, kışın dağcılar gibi giyinip, çamurun içinde mutlulukla yuvarlanabiliyorlar!
Orman Okulu: Minibüsle Macera Başlıyor!
Çalıştığım yuva aynı zamanda bir orman okulu. Haftada birkaç gün minibüse atlayıp doğanın kucağına gidiyoruz. Ormanda her gün başka bir macera var! Kimi zaman ağaç kabuklarına dokunarak farklı dokuları keşfediyoruz, kimi zaman yerdeki yaprakları inceleyerek mevsimlerin değişimini konuşuyoruz. En eğlenceli anlardan biri de çocuklarla birlikte bir ağacın altına oturup, rüzgârın sesini dinlemek. Ormanda sadece keşif yapmıyoruz, aynı zamanda fiziksel becerilerimizi de geliştiriyoruz. Kayalara tırmanıyor, ağaç dallarının arasından geçiyoruz, dengede yürümeyi öğreniyoruz. Bir gün bir çocuk, "Bak, burası benim saklanma yerim!" diyerek ağaçların arasına girip kendi gizli dünyasını kurdu.Çocukların hayal gücü sınırsız!
Uluslararası Bir Ortamda Eğitim
Çalıştığım yuva, sadece doğayla değil, kültürlerle de iç içe bir yer. Hem Danimarkalı hem de farklı ülkelerden gelen çocuklar var. Ana dil Danca ama gün içinde bazen İngilizce de kullanıyoruz. Burada çocuklar farkında olmadan iki dili birden öğreniyorlar ve erken yaşta farklı kültürleri tanıma fırsatı buluyorlar.
Eğitim Her Yerde ve Her Şekilde
Burada çocukların özgürce keşfetmesine, sorular sormasına ve kendi yollarını bulmasına büyük önem veriliyor. Bu yolculuk bana, eğitimin tek bir kalıba sığmadığını ve her çocuğun farklı bir öğrenme yolculuğu olduğunu gösterdi. Makedonya’da edindiğim deneyimler ve Danimarka’da öğrendiğim yeni yaklaşımlar sayesinde, ben de her gün yeniden öğreniyorum.
Ve sanırım en önemli şey de bu: Eğitimci olmak, sadece öğretmek değil, aynı zamanda hiç bitmeyen bir öğrenme süreci içinde olmaktır!