Kuzey Makedonya Kültür Bakanlığı destekleri ile Aileden Kurumsal Kültür Mirasına “Şaban Ailesi” adlı sergi gece İstanbul Makedonya Kültür Merkezinde seyirciler ile buluştu. 

8-14 Kasım tarihlerinde Şaban ailesinde hediye edilen 15 yazı ver resim içeren pano sergilenecek. Gelenek ve kültürümüzün tanıtımını sağlayan bu sergi, aynı zamanda duygusal bir bağı da canlandırmakta. 

Sergi etnolog Elizabeta Markovska tarafından hazırlanırken, projenin gerçekleşmesinde Vailiya Çali, Ana Kitanovik, Mariya Korobar ve Gabriela Moskova Postolova da katkı sundu. 

Rataykovski: “Bu serginin sadece eğitmekle kalmayıp aynı zamanda her birimizde bir gurur duygusunu alevlendirmesini de umuyoruz”

Cuma günü yapılan sergi açılışında konuşan İstanbul Kültür Merkezinin Müdürü Dime Rataykovski, “Üsküp'ten Makedonya Bağımsızlık Mücadelesi Müzesi'nin bizlere getirdiği Şaban ailesinin mirasına adanan bu önemli serginin açılışında sizleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyorum. 

Mirası nesillere yayılan Şaban ailesi, yıllar boyunca Makedonya'nın kalkınmasına korunmasına ve desteklenmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Bu sergi, onların Makedon toplumuna olan olağanüstü katkılarını fotoğraflar, kişisel eserler, tarihi belgeler ve değerli hediyelik eşyalarla yeniden canlandırıyor. Her biri onların sarsılmaz ruh ve zekalarına tanıklık ediyor. Bu gece onlara Makedonya Mücadelesi Müze'nin röprodüksiyonları aracılığıyla bakma fırsatı bulacağız. 

Bu serginin sadece eğitmekle kalmayıp aynı zamanda her birimizde bir gurur duygusunu alevlendirmesini de umuyoruz. Bu gurur, yaşamdaki kişisel başarıların toplumsal başarılar olarak nasıl ödüllendirilebileceğini göstermiş oluyor. Makedon Kültür Merkezi, bu serginin yeniden canlandırılmasındaki ortaklıkları ve özverileri için Makedonya Mücadelesi Müzesi'ne son derece minnettardır. 

Bu iş birliği, Makedonya ile İstanbul'daki diasporamız arasındaki tarihi ve kültürel bağları kurmamıza olanak sağlıyor. Küratörlerden araştırmacılara ve tabii ki Şaban ailesine kadar bu serginin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Bu akşamın bize ortak mirasımızı hatırlatmasını umuyoruz. Bizi bugünlere getirenlere, geleceğimizin ilham kaynağı olarak saygı duyuyoruz” dedi. 

Şaban, 22 yıl önce vefat eden babam Halid Şaban’ın hatırası olarak evde özenle sakladığımız kişisel eşyaları, belgeleri ve fotoğrafları yıllar sonra bizimle bu şekilde "konuşacakları" kimin aklına gelirdi?

Şaban ailesini temsilen konuşan Cangül Şaban, duygularını şu şeklde paylaştı: 22 yıl önce vefat eden babam Halid Şaban’ın hatırası olarak evde özenle sakladığımız kişisel eşyaları, belgeleri ve fotoğrafları yıllar sonra bizimle bu şekilde "konuşacakları" kimin aklına gelirdi?

Onlar 2022 yılından bu yana Üsküp'teki Müze'de aile hikâyesini "anlatıyorlar"; Bugün burada Makedon Kültür Merkezi'nde annem İsmiye Şaban ve Müze ekibiyle birlikte fotoğraf ve videolarla, siz değerli misafirlere, sevgili dost ve akrabalarımıza bu hikâyeyi aktarıyoruz.

Bu eşyalar hem onun hem de 141 yıl önce doğan babası Mustafa'nın, 176 yıl önce doğan dedesi Halil’in ile 226 yıl önce doğan büyük dedesi Şaban Bölükbaşı'nın hayatlarına da tanıklık ediyor. 

Atamız Şaban Bölükbaşı, Osmanlı – Rus Sivastopol savaşında Osmanlı bölükleri arasında yer aldı ve gazi olarak geri döndü

Şaban Bölükbaşı, Osmanlı – Rus Sivastopol savaşında Osmanlı bölükleri arasında yer aldı ve gazi olarak geri döndü. Sonrasında Demirkapı Hisarının korumasında Osmanlı Kumandanıydı. Aile ‘Şaban’ soyadını Şaban Bölükbaşı’nın adından aldı.

Oğlu, Halil Şaban, Osmanlı idaresinde memurdu. Kuzey Makedonya’dan Yunanistan’da Ege denizine dökülen Vardar nehrinin Demirkapı boğazı geçitinde bulunan hisarda, kendi mührü ile nehrin akımıyla nakledilen malların kontrolünden sorumluydu ve malların geçmesi onun iznine tabiydi. 

Dedem Mustafa Şaban da çok titiz bir adamdı ve tüm kişisel belgeleri, notları, resimleri özenle saklıyor ve kendisi de günlükler yazıyordu. Babamın bana aktardığı hayat mottosunun aslında babasından geçtiğini böylece öğrendim: Ayağını sıcak tut, başını serin, kendine bir iş bul, düşünme derin.

Mustafa Şaban, bu mottoyla Osmanlı İmparatorluğu'ndaki çalışma hayatına önce Uduva köyünde genç bir öğretmen olarak başladı, daha sonra da Kraliyet Yugoslavya döneminde Selanik'ten Zagreb'e kadar başarılı bir tüccar olarak devam etti. Saygıdeğer, örnek bir vatandaş kişiliğiyle ve önemli iş bağlantıları olan bir kişi olarak, Yugoslavya Kralı Aleksandar tarafından Doyran Kazasının Başkanı olarak atandı. Çalışmalarının karşılığında Kral’ın Liyakat Nişanıyla ödüllendirildi.

2. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte, büyük bir mülk sahibi olması ve Yugoslavya Kraliyet idaresinde eski bir memur olması nedeniyle, faşist ittifakı işgalcileri tarafından dedem Mustafa Şaban’ın eşi, kız çocukları ile küçük oğlu (babam) Üsküp’e, kendisi ve büyük oğlu ise Bulgaristan’da esir kampına sürgün edildi; Yanlarına yalnızca kişisel eşyalarını, kıyafetlerini ve birkaç ev eşyasını alabiliyorlardı; taşınır malların geri kalanı yok oldu, taşınmaz mallar da ellerinden alındı, kamulaştırıldı.

1963'te Üsküp'te meydana gelen büyük depremde yaralananların kurtarılması sırasında gösterdiği büyük fedakarlık nedeniyle daha 35 yaşındayken babam Başkan Tito'dan da ödüllendirildi

‘’Her şerde bir hayır vardır’’ denir; O zamanlarda, oğlu (babam) Halid Şaban henüz 13 yaşındaydı ve savaş sırasında anadili Türkçenin yanı sıra, Makedonca, Sırpça-Hırvatça, Rusça, Bulgarca ve Almanca eğitimini alması ve sonrasında askerliği sırasında Lûblâna’da Slovence de öğrenmesi ona çok yardımcı oldu. Daha sonra mesleğinde bu dillerde uzmanlaşabildi Slovenya ve Almanya'da mesleğini geliştirmeyi başardı.

 

Babam için Hipokrat Yemini, tıp fakültesinden beraberinde götürdüğü bir öğreti değildi. Bu yemin onun varlığının bir parçasıydı zaten. Onun misyonuydu. Ve karşılığında hayatlarını kurtardığı ya da iyileştirdiği insanlardan gördüğü saygı onun için en büyük ödüldü. 

 

Mesleki hayatında büyük hevesle ilerledi. Üsküp Kent Hastanesinde genel cerrahlıktan sonra, uzmanlığını ortopedi ve travmatoloji dalında yaptı ve çalıştığı hastanede Primarius Cerrah olarak uzun yıllar Ortopedi Bölümünü yönetti.

26 Temmuz 1963'te Üsküp'te meydana gelen büyük depremde yaralananların kurtarılması sırasında gösterdiği büyük fedakarlık nedeniyle daha 35 yaşındayken Başkan Tito'dan da ödüllendirildi. O sabah annem ve dedem evdeymiş, babam ise Şehir Hastanesinde gece vardiyesindeymiş. Sabah saat 05:17'de deprem başlayınca, dedem ile annem evden çıkıp en yakın ağacın gövdesine sarılmışlar ve öylece kurtulmuşlar. Babam telâşla koşarak eve gelmiş, "Tamam, iyisiniz, yaşıyorsunuz" demiş ve hastaneye geri dönmüş. Onu günlerce görеmemişler.

Halid Şaban'ın, Kiro Gligorov, Ljubisa Gjeorjievski ve Gjorgija Atanasovski ile birlikte Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı seçimlerinde dört adaydan biriydi

Çok az kişi hem yaşamı boyunca hem de vefatından sonra, insanlığıyla, empatisiyle, gönüllerde şefkatle hatırlanır; Babam Halid, ailesi, sevdikleri ve hayatlarını kurtardığı ve iyileştirdiği birçok hastasından başka, 1994 yılında bağımsız Makedonya'nın ilk cumhurbaşkanı seçimlerinde adaylığına imzasını veren yurttaşları tarafından da sevgiyle anılır.

Bugün Kuzey Makedonya Cumhuriyeti arşivlerindeki resmi kayıtlarda Halid Şaban'ın, Kiro Gligorov, Ljubisa Gjeorjievski ve Gjorgija Atanasovski ile birlikte Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı seçimlerinde dört adaydan biri olduğu belirtiliyor.

Bu tarihi an, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti'ndeki Türk soydaşlarımız açısından, yüzyıllardır burada varlığımızın bir kanıtı olarak büyük önem taşır.