Bulgaristan Ulusal Radyosu'nda (BNR) Bulgaristan Türklerine yönelik etnik nefret ve düşmanlık içerikli sunulan yayınla ilgili haberi, BAL-GÖÇ'ün (Bursa merkezli Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği) sayfasında okudum.
Habere çok üzüldüm. Jivkov dönemindeki şiddet ve baskıyla "Zorla ad değiştirme" eylemlerini hatırladım.
Değerli arkadaşlar Türkçe kınamalar yerine, AB üyesi olan Bulgaristan'a karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açmak gerekir.
Bundan önce de oradaki siyasi veya sosyal oluşumlar, yani sivil toplum kuruluşları insan hakları kurumu olan Ombudsman'a şikayet ederek, milletvekilleri de parlamentodaki insan hakları komisyonunda gündeme getirerek, bunu yapmalıdır.
Balkanlarda Türklerin temsilcileri koltuğa ve güzel hayata bayılıyorlar. Fakat, seslerini yükseltmeleri gerektiği durumlarda, aşırı sessizler.
Ülkeleri adına yurtdışında, özellikle Türkiye'deki resmi ve gayri resmi ziyaretlerinde, keyiflerine ise diyecek yok.
İzlediğim kadarıyla Balkan ülkelerinde şimdiye kadar Türklerin temsilcisi milletvekili, bakan veya başka görevlilerden, hakkıyla görevini yerine getirmeye çalışanlar arasında, tek göze çarpan Kuzey Makedonya'daki Türk milletvekili Salih Murat'tır, şimdilik.
Öyleki, sadece Türkçe ve Türklere hitap eden elektronik ortamlarda tepkilerle, kınamalarla bu iş yürümez.
Bu tür yankısı sınırlı davranışlarla, ne bulundukları ülkelerde ne de Avupa coğrafyasında demokrasiye ve insan haklarına, katkıda bulunamazlar.
Bu yüzden kınamak yetmez, doğru adrese şikayet çok önemlidir.
Konuyla ilgili, "Ağlamayan çocuğa, süt vermezler" atasözünü hatırlamakta yarar vardır.
Saygılar!
İbrahim Arslan,
Kosova Eski Ombudsman Yardımcısı