Bugün, gurbetçi bir ailenin kızı olarak, eğitim hayatı boyunca birçok zorluğu aşarak kendini gerçekleştiren bir bireye dönüşen Merkez Jupa'lı Hermina İsmail, İsviçre'de eğitim aldığı süreçte yaşadığı deneyimlerle kültürünü ve kimliğini koruyarak başarılı bir yolculuk yapmıştı. Bu röportajda, hem kişisel hikayesini hem de eğitim sürecinde karşılaştığı engelleri ve bunları nasıl aştığını paylaşıyor. İşte Hermina'nın kendi ağzından yaşadığı ilham verici deneyimler..
Eğitim hayatınız nasıl başladı ve sizi bu yolda motive eden unsurlar nelerdi?
İtalya'nın Asolo şehrinde doğup büyüdüm ve burada on yedi yıl yaşadım. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimin ilk üç yılını tamamladım. Küçük yaşlardan itibaren insanlarla iletişim kurmaya olan ilgim çok güçlüydü, bu nedenle sosyal bir alanda eğitim almayı tercih ettim. Bu eğitimim sayesinde çocuklarla kreşlerde, yaşlılarla huzurevlerinde ve engelli çocuklarla özel kurumlarda çalışma deneyimi kazandım. Ekonomik kriz sonrasında ailemle birlikte İsviçre'ye taşındım. Burada dört yıl boyunca Gymnasium am Münsterplatz okuluna devam ettim ve hem İsviçre diploması hem de IB (International Baccalaureate) diploması aldım. Bu süreçte, İngilizce dilinde pek çok ders aldım. Ayrıca, Almanca ve Fransızca dillerini öğrenmeye başladım; özellikle Fransızca'ya özel bir ilgim oldu. Zamanla, öğretmenlik kariyerine yönelme arzum güçlendi çünkü insanlarla yakın temasta kalarak, öğrencilere eğitim hayatımda önemli yer tutan iki dili öğretmeyi arzu ettim. Bu yüzden, liseyi bitirdikten sonra akademik yoluma Basel Üniversitesi'nde İtalyanca ve Fransızca öğrenerek devam ettim.
İsviçre'ye taşındığında yaşadığın dil zorluklarıyla nasıl başa çıktın? Bu süreçte seni en çok kim veya ne motive etti?
İtalya'da büyüdüğüm için, dil ve kültür konusunda herhangi bir engel yaşamadım. Eğitimim ve günlük yaşamımda İtalyanca'ya hakim olduğum için, zorluklarla karşılaşmamıştım. Ancak İsviçre'ye taşındığımda, karşılaştığım en büyük engel dil bariyeriydi. İtalya'da İspanyolca öğrenmiş olmama rağmen, İsviçre'de yerel dil olan Almanca'yı bilmediğim için derslerde anlatılanları anlamakta zorlanıyordum. Özellikle derslerde ve günlük yaşamda iletişimdeki güçlükler, başlangıçta beni oldukça zorladı. Ancak, bu zorlukların üstesinden gelmeme yardımcı olan faktörlerden biri öğretmenlerimin sağladığı destekti. Öğretmenlerim, ders materyallerini İngilizce veya İtalyanca'ya çevirerek, dil bariyerini aşmama yardımcı oldular. Bu da öğrenme sürecimi kolaylaştırdı ve motivasyonumu artırdı. Ayrıca, ailemin sürekli desteği ve cesaretlendirmesi de çok önemli bir rol oynadı. Onlar bana daima eğitimime devam etmem gerektiğini ve zorlukların üstesinden gelebileceğimi hatırlattılar. Bu moral kaynağı, özellikle zor dönemlerde bana büyük bir güç verdi ve umudumu kaybetmeden ilerlememi sağladı. Sonuç olarak, dil engelleri başta bir zorluk gibi görünse de, aldığım destek ve kendi azmimle bu süreci başarıyla atlatmayı başardım.
İsviçre'deki eğitim sistemine uyum sağlarken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi ve bu süreç size neler kattı?
Lise eğitimim, dört yıl süren zorlu bir yolculuktu. Hem Almanca hem de Fransızca gibi iki yeni dili öğrenmenin yanı sıra, İtalya'da alıştığım eğitim sisteminden tamamen farklı bir sisteme uyum sağlamak da benim için büyük bir meydan okumaydı. İtalya'da okul haftası Pazartesi'den Cumartesi'ye kadar, sabah 8:00 ile öğle 13:00 arasında sürerken, İsviçre'deki okul günleri Pazartesi'den Cuma'ya kadar, ancak çok daha uzun saatlere yayılıyordu ve çoğu zaman akşam 18:00'e kadar devam ediyordu. Başlangıçta her şey bana yabancıydı; yalnızlık ve belirsizlik içindeydim. Ancak zamanla, ikinci yılın başlarında kız kardeşimin de aynı okula başlamasıyla, yeni bir arkadaş çevresi edinmeye başladım. Bu süreç, hayatımda kalıcı dostlukların temellerinin atıldığı dönem oldu. Hâlâ o arkadaşlarımla güçlü bir bağ kurarak iletişimdeyim. Okul saatlerinin uzunluğu ve her gün yaklaşık bir saatlik tren yolculuğu gibi zorluklarla başa çıkmak zor olsa da, bu deneyimler bana büyük bir direnç ve bağımsızlık kazandırdı. Bugün geriye dönüp baktığımda, her bir zorluğun bana bir şeyler kattığını ve beni daha güçlü bir insan haline getirdiğini hissediyorum. Bu süreç, sadece bir eğitim yolculuğu değil, aynı zamanda kendimi keşfettiğim ve geliştirdiğim bir dönem oldu.
İtalya ve İsviçre eğitim sistemlerini karşılaştırarak, hangisinin öğrenciler için daha avantajlı olduğunu düşünüyorsunuz? Bu sistemler teorik ve pratik eğitim dengesini nasıl sağlıyor?
İtalyan ve İsviçre eğitim sistemleri arasındaki karşılaştırma, özellikle teorik eğitim ile pratik arasındaki denge konusunda belirgin yapısal farkları ortaya koymaktadır. İtalya'da eğitim, geleneksel olarak oldukça teorik bir yapıdadır: İlkokuldan üniversiteye kadar eğitim, neredeyse tamamen teorik bilgi edinmeye odaklanırken, pratik deneyimler genellikle marjinal ve yan unsurlar olarak kalmaktadır. Aksine, İsviçre eğitim sistemi daha fazla esneklik gösterir ve teorik ile pratik eğitimin erken bir entegrasyonuna sahiptir. Ortaöğretim sonrasında öğrenciler, üniversiteye giriş için hazırlanan akademik lise eğitimine devam etmeyi veya mesleki bir staj yapmayı seçebilirler. Mesleki staj, öğrencilerin bir şirkette çalışarak, seçilen sektörde gerekli becerileri kazanmalarını sağlayan, özel bir okul eğitimiyle birleşen bir programdır. Üç veya dört yıl süren bu eğitim sürecinin sonunda öğrenciler, iş gücü piyasasına girişlerini kolaylaştıracak bir diplomaya sahip olurlar. Bu gözlemler ışığında, İsviçre sisteminin, en azından kısmen, daha avantajlı olduğunu söylemek mümkündür çünkü öğrencilere, akademik eğitimin kalitesini göz ardı etmeden, hemen profesyonel hayatta kullanılabilir somut bir alternatif sunmaktadır.
İsviçre'de Türk topluluğunun desteği, yeni bir ortama uyum sürecinizi nasıl etkiledi?
Şansım o ki, İsviçre'de Türk topluluğumuz çok güçlü ve köklü bir şekilde varlık gösteriyor. Bu sayede, kendi geleneklerimizle olan derin bağımı sürdürme şansım oldu. Topluluğumuzun düzenlediği yemekler, etkinlikler ve kutlamalarla, Türk kültürünü yaşatmaya devam ettim. Bu bağlar, sadece kültürümü korumakla kalmadı, aynı zamanda yabancı bir ortamda kimliğimi güçlü bir şekilde hissetmemi sağladı. Yeni okul ve sosyal çevreme uyum sağlamak, Türk kültürünün gücünden aldığım destekle çok daha kolay hale geldi.
Yeni nesillere vermek istediğiniz mesaj nedir?
Gelecek nesillere mesajım, kimliğimizi koruyarak geleneklerimizi yaşatmamız gerektiğidir. Nereden geldiğimizi unutmamalı, köklerimizde güç bulmalıyız. Türk kimliğimize her zaman sahip çıkmalı ve bu sorumluluğu onurla taşımalıyız. Zorluklarla karşılaştığınızda yılmayın, her engel büyüme fırsatıdır. Eğitim, sadece daha iyi bir geleceğe ulaşmak değil, dünyayı anlamak ve toplumu iyileştirmek için bir araçtır. Eleştirel düşünün, bilgiyle engelleri aşın. Kişisel gelişimimiz etrafımıza ilham verebilir. Yardımlaşmak, bilginizi paylaşmak ve destek olmak, güçlü bir toplum ve daha iyi bir gelecek için anahtardır.
Hermina İsmail, yalnızca başarılı bir gurbetçi kızı olmakla kalmayıp, aynı zamanda kimliğine sahip çıkan ve ülkesini, Makedonya'yı en iyi şekilde temsil eden bir genç kızımız. Gazetemize verdiği röportajda, Hermina'nın hikayesi, karşılaştığı zorlukları nasıl fırsata dönüştürdüğünü ve kimliğini her şartta nasıl yaşattığını gözler önüne seriyor. Eğitim, kültür ve azimle şekillenen bu yolculuk, sadece kendi geleceğine yön vermekle kalmayıp, çevresindekilere de ilham kaynağı oluyor. Gelecek nesiller için verdiği değerli mesajlar, kimliklerini korumanın ve güçlendirmenin önemini bir kez daha vurguluyor. Hermina'nın hikayesi, kimliğimize sahip çıkmanın, karşılaştığımız zorlukların üstesinden gelmenin ve hayatta kalıcı bir iz bırakmanın ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Gazetemiz, başarılı hikayelere odaklanmaya ve bu ilham verici öyküleri sizlerle paylaşmaya devam edecektir.
Fehmi Skender